top of page
Yazarın fotoğrafıannebenimgezmemgerek

İğneada 'Chill' Rehberi

Sizin de bazen şehirden uzaklaşma ve doğaya kaçma isteğiniz şiddetli bir hal alıyor mu? Üstelik biz İstanbul'u ve buradaki bu yoğun hayatı seviyoruz. Ama arada bir bütün bu kalabalık ve koşuşturmadan uzaklaşmak, sıfırlanmak, kendimizi hatırlamak bizim için temel bir ihtiyaç. Doğanın büyüklüğünü ve orada var olup giden düzeni, renkleri gözlemlemek kadar nerede ve ne yaptığımı bana hatırlatan bir şey bilmiyorum. Ve birçoğumuzun da bunu hatırlamaya ihtiyacı yok mu?

İşte Kırklareli'ne ilk gidişimiz tam da böyle hissettiğim bir gece alınan bir karar sonucu oldu ve günübirlik gittiğimiz İğneada bizi kendine aşık etti. O kadar beğendik ki birkaç hafta sonra 12. yıl dönümümüzü kutlamak için gideceğimiz yer konusunda ikimiz de çok nettik. Ah, burada geçirdiğimiz 2 günün tadı resmen damağımızda kaldı, sonbaharda öyle romantik bir yer ki!

Doğa yeşil, turuncu, kırmızı, kahverengi yaprakların harmanı... Bastığınız her yerde yaprak çıtırtıları... 'Bu ses ne?' diye kafanızı kaldırıyorsunuz, ağaçkakan... Kafanızı tekrar kaldırıyorsunuz sadece ağaçlar ve gökyüzü... Ormanda huşu halinde yürürken birden turkuaz mavisi bir yalıçapkını fırlıyor suyun içinden. Devasa ve çirkin binalar yok. Akşam gün batarken Kırklareli bağlarının nefis üzümlerinden yapılmış şarabınızı açıp gün batımı renklerini izliyorsunuz. Gece oldu da bitti mi? Gökyüzü tablo gibi. Her yer yıldız dolu. Kayan yıldızlarla kaç dilek tuttuk bilmiyorum. Sadece bunları yaşamak için tekrar tekrar gideceğimiz bir yer oldu bizim için.

Normalde başlık İğneada Gezi Rehberi'ydi ama yazıyı bitirip geri baktığımda buranın tadı nasıl çıkarılır rehberine dönüştüğünü fark ettim :))

Gitmişken bunları yapmadan dönmeyin diye de size bir özet yaptık. Özellikle Mert Gölü'nde kano deneyimi abartılmayı çok hak eden bir deneyim!


Karşınızda Anne Benim Gezmem Gerek Chill Rehberi:


1-Mert Gölü'nde Kano Kiralayın Ve Sular İçindeki Ormanın İçini Keşfedin



  Hani böyle bazı anılar vardır ya, daha içindeyken çok acayip bir deneyim olduğunun farkında olursunuz. İşte Mert Gölü'nde kano yapmak için doğru zamanda giderseniz bunu hissetmemek çok zor. Doğru zaman derken şunu kastediyoruz: Subasar ormanlarında su seviyesi doğal olarak yılın her dönemi aynı olmuyor. Ekim-kasım aylarının bunun için en uygun zaman olduğunu öğrendik kano kiralayan kişilerden ve biz ekim ortasında gittiğimizde muhteşemdi! (videolarda görmek için instagrama bekleriz:)) Ee ben susuz zamana geldim yapamayacak mıyım kano diyenler için, gerekli izinler alınarak bir yapay alan oluşturulmuş ama aynı tadı vermesi mümkün mü derseniz? Bizce hayır.


  Kano kiralayan tek firma var ve biz gittiğimizde bizden başka kimse yoktu ama normalde aynı saatte birkaç kano çıkıyormuş. Ne yalan söyleyelim elbette buna çok mutlu olduk.

  Arkadaşlar düşüncesi bile çok etkileyici değil mi? Gökyüzünü göremeyeceğiniz kadar uzun ve sık ağaçlar, kano ile gezilebilecek kadar çok suyun içinde ve sen buraları dünya gözüyle görebiliyorsun. Bir yandan doğanın sesleri, bir yandan suyun şıpırtısı, başka hiçbir ses yok!

Sadece şu gökyüzünün görünmeme meselesine değinmek isteriz. Biz gün batımından 1,5 saat önceye yer ayırttık ki gün batımı renklerinde ormanda olalım diye. Size önerimiz minimum 2,5 saat önce gitmeniz olur. Çünkü gerçekten ormanın içindesiniz ve ışık çok azalıyor. Dönüş kısmımızda artık güneş batmaya yakındı.


  Ayrıca bunu öyle laylaylom bir aktivite olarak düşünmeyin. Ormanın içine ulaşmak için bayağı bir kürek çekmeniz gerekiyor. Son olarak istediğiniz kadar dikkat edin, kürek çekerken ıslanacaksınız. Kıyafet seçiminizi buna göre yapmanızı öneririz. Göle telefon, cüzdan düşüren çok oluyormuş. Sığ ve dar bir kano olduğundan buna çok müsait gerçekten. Firma size bunlar için plastik bir kap veriyor ancak bizce çok önemli eşyalarınızı yanınıza almayın.


2-İğneada Longoz Ormanı Milli Parkı'nda Trekking Yapın


Dünyada nadir bulunan longoz ormanlarından Türkiye'deki en büyüğü İğneada’da! Burası 2007 yılında milli park ilan edilmiş. İster yürüyerek, ister arabayla ya da bisikletle isterseniz de atv ile keşfe çıkın. Alan çok büyük ve milli park olmasına rağmen yönlendirmeler oldukça yetersiz hatta bazı levhalar hatalı yönlendirdiği için kişisel önerimiz önce arabayla alanı keşfedip sonra ne yapmak istediğinize karar vermeniz yönünde. Ayrıca alanın ve ekosistemin yapısından dolayı ana yoldan saptığınızda aracınızla birden bataklık bir alana girebilirsiniz.


Longoz Ormanlarını Bu Kadar Özel Yapan Ne ?


Öncelikle longoz ne değildir diye başlamak gerekirse bir ağaç türü değil. Dağlardan, ovalardan denize dökülen akarsuların içindeki tortular zamanla suyun denize akmasını engelleyen doğal bir bariyer oluşturuyor. Bir süre sonra akarsu kendi oluşturduğu seti aşamayınca arkasındaki alanı su basıyor. Subasar orman adı da tam olarak buradan geliyor. Zamanla bu suların bastığı alanda inanılmaz bir canlı çeşitliliğine sahip göller, bataklıklar ve ormanlar oluşuyor. İşte bu ekosistemin bütününe longoz adı veriliyor.

Oluşması için uzun yıllar geçmesi gereken ve doğanın bin bir emekle hazırladığı bu ekosistemlerin çoğu insan eliyle yok edilmiş. Nadir hale getiren biz insanlarız yani. Ayrıca okurken fark edebileceğiniz gibi su olmadan bu sistemin işlemesi mümkün değil ve dünyadaki iklim krizinin etkilerine bağlı su azaldıkça bu muhteşem çeşitlilik risk altına giriyor.




Nerelerde Longoz Ormanı Görebilirim?


Dünyadaki en büyük longoz ormanları Amazonlarda ve Kongo Havzası'nda bulunuyormuş. Avrupa'daki en büyük longoz ormanı ise Kırklareli'ndeki İğneada Longozları!

Ülkemizde bunun dışında 3 longoz daha var. İlki Samsun'da yaşarken defalarca gittiğimiz ve çok sevdiğimiz Samsun Kızılırmak Deltası'ndaki Galeriç Subasar Ormanları. İkincisi Sinop'taki Sarıkum ve Sakarya'daki Acarlar Longozu. Aslında araştırırken Bursa'daki Karacabey Longozu da dikkatimi çekmişti ancak burası ve başka birkaç longoz kalıntısı yeterli büyüklüğe sahip olmadıkları ve bütünlüklerini koruyamadıkları için longoz ormanı olarak değerlendirilemiyormuş.

Artık keşif modunuzu açın ve fantastik bir dünyada hissetmeye hazır olun! Eğer buraya bizim gibi sabah erkenden giderseniz suların içindeki devasa ağaçlar, çeşit çeşit kuşlar, ormanın içinden gelen bin bir türlü ses ve her yerden çıkan kurbağaların dünyasında bambaşka bir yerdeymiş gibi hissedeceğinize söz veriyoruz.

Bataklıklardan dolayı bolca sinek mevcut, önleminizi almayı unutmayın. Ormanın içinde rahatça gezmek istiyorsanız su geçirmeyen bir trekking ayakkabısını şiddetle öneriyoruz.

Ayrıca biz ormanın içindeyken yağmur yağıyor sanmıştık, açıklığa çıktığımızda havanın günlük güneşlik olduğunu görünce doğal olarak şaşırdık:)) Birkaç derece ısı farkı var kesinlikle ve ağaçlar suyun içinde olduklarından yapraklarından damlayan suları yağmur sanmışız. Isn’t it fantastic?!


3-Mantar Toplama Etkinliğine Katılın


  Ülkemizin mantar çeşitliliği konusunda bir cennet olduğunu biliyor muydunuz? Biz bilmiyorduk. Mantarlar hakkındaki bilgilerimiz kültür mantarı ve kaşar uyumu, Amsterdam anıları ve porçini mantarlı risottonun bünyede yarattığı mutlulukla sınırlıydı. Ve tabii her sene haberlerde birkaç kez çıkan mantar zehirlenmeleri.

'Mantar avı ve tanıma' etkinliğini ilk gördüğümde hemen ilgimi çekmesinin ilk nedeni elinde sepetleriyle mutlu görünen bu insanların doğanın içindeki görüntüleriydi. Biraz okudukça hem doğada bir aktivite yapıp hem derya deniz bir alanda bir şeyler öğrenebilecek olma fikri baya hoşuma gitti.

  Etkinlik yerleri o döneme ve mantarın cinsine göre değişiyor. Uzun zamandır takip ettiğim hesabın etkinliğinin Kırklareli'nde olacağını görünce hemen kayıt olduk. Kırklareli'nin doğası mantarlar için de bir cennetmiş! Biz gittiğimizde(eylül ortası) yenilebilir tür olarak porçini ve sezar mantarları vardı. Bununla birlikte gastronomik değeri düşük veya yenilemeyen(zehirli) türler de. Yanımızda bir rehber olduğu için neyin ne olduğunu, benzerlikleri farklarını öğrenmek çok keyifliydi.

Devasa ağaçların içinde dolanırken birden mantar bulup sevinçle zıplamanız olası:) Ormanın içine dalıp yerde mantar aramak bize çocukluğumuzun keşfetme duygularını yaşattı ve biz bu duyguyu çok seviyoruz! O kadar ki başımız yerde mantar aramaya dalınca gruptan ayrı düşüp ormanda kaybolduk :D

 Sonra ana yol yerine ormanın içinde dereler tepeler aşıp başlangıç noktamıza döndük ve bizim için güzel bir macera oldu.


  Bize gitmeden önceki gün etkinlik noktasını attılar ve Demirköy'ün varlığını böylece öğrenmiş olduk. Yanınıza mantarları toplamak için bir sepet ve temizlemek için bir bıçak ile fırça almayı unutmayın! Kıyafet ve ayakkabılarınızı trekking modunda seçebilirsiniz. Mantarların sevdiği iklimi sinekler de seviyor. Sinek kovucularınızı almayı unutmayın ve önerimiz özellikle bacaklar için uzun kıyafetler tercih edin. Genelde devamında mantarların temizlendiği ve son bir kontrolden geçtiği bir kısım oluyor. Ayrıca bizim rehberlerimiz bize sonunda mantar burger ve reishi mantarından yapılan çay ikram etti. Aracınızın arkasına katlanabilir sandalyelerinizi de atın ki bu kısımlarda rahat edin.


  Hiç bilmediğin bir konuda yeni şeyler öğrenmek, doğayla biraz daha bütünleşebilmek başlı başına güzel. Üstüne bir de sabah topladığın mantarları akşam yeme deneyimini yaşayınca hem etkinliğin hem mantarların tadı damağımızda kaldı!

(Mantar toplama etkinliğine ve o gün yaşadıklarımıza dair instagramda çok detaylı hikayeler paylaştık ve öne çıkanlara sabitledik. İlginizi çektiyse veya daha fazlasını okumak isterseniz bakabilirsiniz.)


Bonus: Muhteşem bir doğanın kalbine dalacaksınız. Mantarlarla, kuşlarla ve büyüleyici ağaçlarla dolu bu cennet; bizim gibi doğa fotoğrafları çekmeyi sevenler için harika bir alternatif!

Bu yazdıklarımızı hiç yapmasanız bile İğneada'yı kendi tecrübelerinizle keşfetmenizi gönülden öneriyoruz. Gidip ağaçların altında uzanmak, tembel tembel yürümek, kuşları izleyip doğayı dinlemek burada çok keyifli. Ama bizce yine de Mert Gölü'nde kanoyu atlamayın :))

Sevgiler


İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


bottom of page